HOŞGELDİNİZ

HOŞGELDİNİZ

Şiir ve yazılar, doğadaki tüm enstürmanlar gibidir. Her yazılan duygudan, ayrı ayrı kulağa ritimsel notalar çıkartır. Bu notaları bilmeden, sadece müziğin ritminde kaybolup gideriz. // Evren Aydın





7 Kasım 2010 Pazar

SOR (MA)

     Zamanın içinde süregelen yol ayrımlarını
   Yollardan süzülerek akan tecrübe sağnağını sor (ma)
   Seni sen yapan değerleri
   Senin bende ki devrimini sor (ma)
   Kimi zaman varlığımızı bir şey sandık,
   Kimi zaman sandıklara saklandık
   Katran katran duyguların
   Bir heveste göç ettiğini sor (ma)
   İçinde seslerin çığlıklarını
   Kılıça kuşanmış yalnızlığını
   Hangi devrin sultanlığını
   Yüreğinde bitmeyen kavgaya sor(ma)
   Kutsal kitapların derinliğini
   Kayıp vicdanın metanetini
   Aşka duran gülün cesaretini
   Çölün ortasında ki vahaya sor (ma)
   Ölümün o soğuk rengini
   Ruhun içindeki o matemi  
   Kaybedişin içinde ki niteliği
   Gerçeğin sillesini sor(ma) 
    
   Evren Aydın.
 3/11/2010 İstanbul

KANADIM DEĞDİ SEVDAYA


Hiç beklemediğim anda,
Kayboluşların orta yerinde ağarsan yüzüme!
Bilsem…
Bilsem ki, yüzün yüzüme hasret kalmış.
Ellerin…
ellerinden biraz tütün,
biraz karanfil kokusu doldursam içime!
Gözlerim senle beraber,
Yitik şehirlere yol almış.
Beklenmedik anda şaşırtsan şimdi beni!
Sirenleri çalsa yüreğimin.
Kanat çırpsa delice,
Özleminle yanan yürek,
Çöl serabında,
Vuslatına sarılsa.
Sarmaş dolaş korkular,
Salkım söğüt duygularınla bayram etse.
Ummadığım anda,
hüzünlerin yamacından sana yuvarlansam.
Çekip alsan beni!
Tarumar ruhuma bir parça
Sevdan değse.
Değse bir serçe kanadına usulca….
Bilmedim bir melodi çınlasa kulaklarımda,
Ya da ikimize dair kelimeler işitsem,
Ne biliyim, bir ses duysam işte!
Bir nefes…
Evren’in sonsuzluğundan
Okyanus kokun değse burnuma,
Saçlarımı dağıtsa rüzgarın.
Üşüsem, titresem.
Ve bilsem ki, yüreğin anızlar yakmış.
Koşsam, yetişsem.
Avuçlarına bir gül,
Gözbebeklerine,saf gülüşler kondursam.
Ummadığım anda,
Mecalimin bittiği anda,
Tüm yakarışların kutsallığıyla,
Sızın çekilse yüreğimden,
Sevdanı umut etsem.
 
Yazan: Evren Aydın.
Nisan-2010 İstanbul

SENSİZLİK

SENSİZLİK
Sensiz bir gecenin sabahında,
hazanlar döküldü yüreğime.
Kal demek, keşkelerin yanında bir soluk.
Gözperdem kapalı,
Sadece maviliğin yüreğimde.
Ben sensiz gecelerde yol alırken,
sen mavi düşlerimin vuslatısın.
Çatlamış toprağıma düşür damlalarını.
Tebbesüm etsin filizim senle.
Kondur bir damla sadece,
ben açarken güğel gözlerinde,
sılanı martılara ver,
savrulsun üzerimde.
Avuçlarım sensizlikten yanarken,
Mavimide alsın,
Düşlerimide…

 Evren Aydın.

''MARTI'' şiir: Evren Aydın Video: Ege Sayman

MAVİ BİR ŞEHİR

                                                             MAVİ BİR ŞEHİR      

Pencerenin aralığından süzülen bir damla güneşin ve hafiften esen rüzgarın dudakları değiyordu odada ki perdeye. Açık kalan pencereden, sonsuz kumsalı seyre dalan gözlerde nice hasretlerin iç çekişleriyle, dalgalar vuruyordu yüreklere. Deniz, bütün asiliğini gösterircesine kıyıda biriktirmiş köpüklerini. Sahilde yürüyen bedenler umarsızca, koşar adımlarla yüreklerinde ki ateşi söndürmek istercesine, ufukta beliren gemiye yüklemişler çoktan hayallerini. Hep dönülmesi beklenen gemilerin ardından, mendiller sallanmış sevdicelere. Bir beyaz mendile sarılmış ümitler. Saklanmış sararana dek…
Milyonlarca kum tanesini avuçlayarak, elinde kalanları temizlemeden yüreğinin götürdüğü yıkık şehirde usulca ayak izlerini bırakarak terk edilir sonsuz kumsal. Sonra kulaklarda martıların çığlıklarıyla ürkerek, boşluklardan yuvarlanan ruhunun yeşilliğinden, bir martı çekip alır yeniden. Yine, yeniden yaşam denen labirent, sol yanının sızısıyla dolar.  Tıpkı gençliği gibi geride bırakmıştır sonsuz maviliği. Geçmişinde ki  özlemleri, martı kanadında salıverirken, her köşe başında saklı duran, bir ayrılık hikayesi dinler yalılardan.  Arnavut kaldırımlı sokağında bir çınarın gölgesinde dinlendirir koşan duygularını. Çınarın başında ona yarenlik eden bir çeşme; yaşadıklarını sunarken oluk oluk, nasibini almış buz gibi serinliğinden yüzüne değen bir gerçekle, kayboluşlarından uzaklaşır. Tütün saran ellerindeki o koku da kaybolmuştur. Gül kokulu bahçelerin sarhoşluğunu içine çekerek izlerini görürken ellerinde, dikenleri acıtmaz canını eskisi kadar. Bir panayır kurulur, rengarenk balonlarla bezenmiş. Ellerinden bırakır hepsini, korkularını ipine dolayarak birer birer özgürlüğe teslim eder. Geçmişinde ki bu yolculuk özgürlük arayışıdır aslında. Arşınladığı her sokakta ona sunulan bir gülümsemeyle karşılar masum bir çocuk. Minik ama bir o kadar cesur yürekli çocuk! Özgürlük kapılarını sonuna dek aralayarak sunar. Erguvan ağacından yaprak uzatır. Ya da begonvillerden bir demet. O en çok doğduğu evin bahçesindeki salkım söğüdü sevmiştir. Arkadaşlarıyla misket oynayıp, soluksuz koşturmalar sonrasında, altında huzur bulduğu tek özel ağaçtır onun için. İşte, bu salkım söğüt duygularının tek adresinde ve başında kavak yellerinin hoyratlığıyla, mavi bir şehirdi çocukluğu.    

Yazan: Evren Aydın.         

DAMLA DAMLA

  DAMLA DAMLA….

Yine o bilindik kokuyu çekiyorum içime!
İnceden yağan yağmurlarla beraber, yüreğimde ıslanıyor.
Biriktiriyorum içimde damlaları…
Kaç yağmurlar biriktirdim ben!
Her biri sevdaya dair,
Bilinmedik kokan.
O sevda ki, çağladı binlerce kez.
Yerin göğe olan aşkı gibi...

Yağmurun toprağa değmesi,
ve toprağın suyla beslenmesi gibi…
Besleniyor her damlada ruhum!
Ben seni,
yağan yağmurun, duruluğunda sevdim.
Bir su birikintisinden,
koca bir okyanus sunmak için sana,
yağsın şimdi damla damla,
tüm kutsallığıyla.

Topraktadır asiliğim,
Serzenişlerim,
ve tüm özüm.
Yağmurlardan sonra gelen,
gökkuşşağının renkleridir sana hediyem.
Bazen mavi,
bazen kırmızı,
bazen sarı,
yedi renginde duygularım.

Çıplak ayakla basıyorum toprağa.
Ağır, ağır.
Usulca…
Ürkek bir serçe misali,
konuyorum, göçemiyorum senden.

Gürlesin şimdi gök!
Savunmasızım.
Raks eylesin damlalar,
Bedenim bayram etsin.    
Sen suyum olmuşken,
Her bir damlan vuslat olacak…

Evren’e Dair…
İstanbul- 2010/10

BİR BALIK OLSAM DİYORUM

Bir balık olsam diyorum;
Belki küçük bir akvaryumda, belki bir gölde, belki bir okyanusta kim bilir? Ama bir balık...
Sevgiden yoksun kalan, çatlamış toprağımdan savrulup, bir martı kanadında konsam denizime. Yosunların arasında gizli inci taneleriyle tanışsam.  Melonkolik sularımda, en derin yalnızlıkların ortasında, koyu mavi duygulara aksam.  Gecenin kör ateşi bile görmese yalnızlığımı! Çığlık çığlığa dalgalanan denizimde, vursam bilinmedik bir sahile.  Takılsam bir Yunus-u-n güzelliğine. Sonra yeniden alsa dalga beni kucağına, aşkın ummanına dalsam… // Evren Aydın.